“Taşları Gediğine Oturtmak” serisi, kişisel bir iç yolculuğun, kendi içimdeki düğümleri çözme ve hayatıma anlamlı bir temel bulma arayışının bir kaydıydı. Bu süreçte fark ettim ki, kendi eylemlerimi, korkularımı ve motivasyonlarımı anlamak için geliştirdiğim bu bakış açısı, aslında sadece bana özel değil. Hepimiz, benzer içsel mücadeleler yaşıyor, benzer sorular soruyoruz: “Bunu neden yaptım?”, “Neden böyle hissediyorum?”, “Onu bu davranışa iten şey neydi?” Bu soruların cevabını bulmak, yargılamaktan daha zordur, ama her zaman daha değerlidir. İşte bu yeni yazı serisi, “İnsan Modeli”, bu anlama eylemini daha sistematik bir hale getirme niyetini taşıyor. Amacımız, insan davranışlarının ardındaki karmaşık ama tutarlı mekanizmayı deşifre etmek için kullanabileceğimiz bir araç seti sunmak. Bu setin ilk ve en temel aracıyla başlayalım: Zihnimizdeki Pazar Yeri.
İnsan zihnini, her an hareketli ve canlı bir pazar yerine benzetebiliriz. Bu pazarda tezgahları dolduran “ürünler” ise fikirler, inançlar, arzular ve hayat görüşleridir. Her biri, bizim dikkatimizi çekmek, benimsenmek ve nihayetinde davranışlarımıza yön vermek için birbiriyle rekabet eder. Sabah alarmı çaldığında “5 dakika daha uyu” fikri, “kalk ve güne başla” fikriyle yarışır. Bir tartışma anında “haklılığımı ispat etmeliyim” arzusu, “sakin kalıp dinlemeliyim” düşüncesiyle mücadele eder. Peki, bu pazarda bir fikri, bir inancı veya bir isteği diğerlerinden daha “çekici” kılan şey nedir? Cevap, insan fıtratının en derin kodlarında, bizi biz yapan evrensel sürücülerde yatmaktadır.
Bir fikrin ne kadar “değerli” veya “çekici” olduğunu belirleyen şey, bizim fıtri sürücülerimizdir. Bunlar, insan olmamızdan kaynaklanan, kültürden veya zamandan bağımsız, temel psikolojik ve varoluşsal ihtiyaçlarımızdır. Bir inanç veya istek, bu sürücülerden birine ne kadar güçlü bir “tatmin vaadi” sunuyorsa, bizim için o kadar çekici hale gelir. En temelde, varlığımızı sürdürmeye yönelik içgüdülerimiz vardır. Zihnimizdeki pazar yerinde, acıdan kaçıp hazza yaklaşma vaadi sunan her fikir bir adım öne çıkar. Benzer şekilde, en az çabayla en çok sonucu almayı sağlayan verimlilik ve belirsizlikten uzaklaşıp güvenli bir limana sığınma isteği, en güçlü alıcılardandır. Bu üç sürücü, varlığımızın en temel katmanını oluşturur.
Hayatta kalma güdümüzün bir üst katmanında ise sosyal ve ilişkisel ihtiyaçlarımız bulunur. Yalnız var olamayız; bir topluluğun parçası olmak isteriz. Bu yüzden samimi bir aidiyet hissi, kardeşlik ve koşulsuz kabul vaat eden her şey bizim için paha biçilmezdir. Bu topluluk içinde ise kendimize bir yer ararız; statü ve saygınlık kazanma arzusu, davranışlarımızı derinden etkiler. Aynı zamanda, yaşadığımız ilişkilerde ve toplumda bir denge ararız; adalet ve karşılıklılık arayışı, haksızlığa uğradığımızda veya tanık olduğumuzda bizi harekete geçiren en temel sosyal sürücülerden biridir.
En üst katmanda ise büyüme, anlama ve kendini gerçekleştirme arzularımız yer alır. Kendi hayatımızın iplerini elimizde tutmak, yani özerklik ve kontrol sahibi olmak isteriz. Seçim yapma özgürlüğü, en güçlü motivasyonlarımızdandır. Aynı zamanda bir konuda yetkinlik kazanmak, ustalaşmak ve kendimizi geliştirmek bize derin bir tatmin verir. Sürekli bir keşif ve merak duygusuyla yeni ufuklar arar, gizli bilgileri ve entelektüel maceraları çekici buluruz. Ve belki de tüm bu sürücüleri bir arada tutan en güçlü yapıştırıcı, hayatın kaosuna tutarlı, bütüncül ve amaçlı bir anlam ve bir “büyük hikaye” bulma ihtiyacımızdır.
Bir kişinin neden belirli bir şekilde davrandığını anlamak istiyorsak, ilk adımımız onun zihnindeki bu pazar yerine bakmaktır. O anki davranışına yön veren “seçilmiş inanç”, yukarıdaki on fıtri sürücüden hangisine bir cevap sunuyor? İşini sürekli erteleyen bir kişi, belki de başarısızlık acısından kaçıyordur. Agresif bir şekilde bir görüşü savunan biri, belki de bir grubun parçası olma ve o grup içinde saygınlık kazanma ihtiyacını karşılıyordur. Bu model, bize insan davranışlarını “iyi” veya “kötü” olarak etiketlemek yerine, o davranışın ardındaki ihtiyacı görme imkanı tanır.
Serimizin bir sonraki yazısında, bu pazardaki sürücülerimizin gücünü neyin belirlediğini inceleyeceğiz: Geçmişimiz ve hayat tecrübelerimiz. Böylece bir insanın sadece o anki davranışını değil, o davranışa yol açan hayat hikayesini nasıl okuyabileceğimizi öğreneceğiz.
Bir yanıt yazın